Ana içeriğe atla

Nereye böyle

Işığın olmadığı bir yolda kör topal ilerliyoruz. Üstelik fenerimizin pili de bitmek üzere. Henüz farkında değiliz ama bu zorunlu istikamet çıkmaz sokağımız olacak. Öyle ki gündüzlerimiz bile kararmaya başladı kırmızı ekranlarda gelen "son dakika" haberleri ile. Neredeyse her gün yazılı ve görsel medya aracılığıyla acı haber bombardımanına maruz kalıyoruz. O nedenle haber uygulamalarından gelen bildirimlere dahi bakmaya çekiniyorum artık.  Vaziyet böyle olunca insan gündelik yaşamını dahi idame ettirmeye zorlanıyor.

Beşiktaş Vodafone Arena Stadı yakınında  gerçekleşen hain terör saldırısı sonucunda 44 vatandaşımız hayatını kaybetti. Hepsinin bir bekleyeni, seveni ve yarını vardı. Sabah anneleriyle, babalarıyla , eşleriyle vedalaştılar geri dönebilmek umuduyla. Ancak olmadı. Kahpe terör saldırısında hayatlarıyla beraber umutlarını da kaybettiler. Beşiktaş'taki saldırı bir kez daha gösterdi ki, şans eseri yaşıyoruz bu ülkede. Oradan geçen ben de olabilirdim, bu yazıyı okuyan sen de... Sadece o saatte oradan geçmiyorduk hepsi bu. Yaşamanın bu kadar zor, ölümün bu denli kolay olduğu bir ülkede var olmak çok ağır geliyor. Beşiktaş'taki saldırıda katledilen insanların, bir önceki terör saldırısında hayatlarını kaybeden insanlar için sosyal medyada yazdığı satırlara bakıyoruz.  O satırları yazarken aylar sonra başka insanların da kendileri için aynı satırları yazacaklarını nereden bilebilirlerdi ki. Yaşadığımız ülkenin ne denli vahim bir hal aldığınının ve gittikçe yarını görünmeyen bir çukura dönüştüğünün en acı göstergesi bu belkide.

Saldırıda hayatını kaybeden 44 kişiden biri de, 19 yaşındaki Başkent Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Berkay Akbaş'tı. Berkay'ın babasının söyledikleri fazla söze hacet bırakmıyordu: "Gezmek için İstanbul'a geldiler. Tesadüfen oradan geçiyorlardı. Bu kadar tesadüfi, bu kadar basit ve ucuz her şey. Yok ben istemiyorum oğlum şehit olsun. Oğlum katledildi. Terörü lanetlemeyle bitseydi, yıllardır lanetliyoruz. Yarın çiçek bırakırlar. Başka bir şey yapmazlar."

İnsanın boğazı düğümleniyor bu haklı çığlıkları duyunca. Son bir yılda Diyarbakır'dan Ankara'ya, Bursa'dan Gaziantep'e, Adana'dan Van'a, Elazığ'dan İstanbul'a tam 20 terör saldırısı gerçekleşti. Bilanço ise çok ağır: 269 can artık yok.. Türkiye son bir yılda gerçekleştirilen terör saldırıları sonucunda tam 269 vatandaşını teröre kurban verdi. Geldiğimiz nokta, Türkiye'nin her bir noktasının şehitlik haline geldiği yerdir. Teröre çözüm üretemeyenlerin en büyük başarısı ise hayatını kaybeden her insanı şehit ilan ederek, kendine kaçış alanı yaratma politikası oldu.

Standart olarak işleyen bir demokrasinin getirisi, yanlış politikalar sonucu yiten onlarca canın ardından sorumlu kişinin/kişilerin istifa etmesidir. Fakat bırakın istifa etmeyi, parti içi öz eleştiri yapmaktan dahi uzak olan bir iktidar bu ülkeyi tam 14 senedir yönetiyor. Hele ki bazı bakanların saldırı sonrası basına yaptığı açıklamalar ve  yiten 44 canın ardından siyasi rant peşinde koşmaları tam bir akıl tutulmasının sonucu.

Bu güzel ülke sonu felaket olacak dayatmaları ve nereye gittiği belli olmayan yarınları istemiyor. Kısacası bu millet bu politikayı hak etmiyor. Sistem uzunca bir süredir hata veriyor. Ancak hepimiz bu ülkenin gidişatından ve sisteminden sorumluyuz. Konuşuyoruz ama eyleme geçemiyoruz. Hedeflerimiz ve düşüncelerimiz varsa hayata geçirmek için sonuna kadar çabalamalıyız. Önümüzde zihnimizden başka engel yok. En kötüsü "nasılsa böyle gider" demek belki de. Yeter ki kanıksamayalım ve katılaşmayalım. Elbet aydınlığa çıkacağız. Bizleri bekleyen bir yarın varsa, umut da var demektir. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arda Güler'i Fenerbahçe Altyapısına Getiren Sihirli El: Serhat Pekmezci

Sene 2017.. Ben ve sevgili dostum B. Buğra Soysal, bir okul projesi kapsamında o dönem Altınordu Futbol Kulübü'nün Şef Scout'u Serhat Pekmezci ile Altınordu'nun altyapı ekosistemine dair bir röportaj yapmıştık. Arda Güler'i 14 yaşında Gençlerbirliği altyapısından Fenerbahçe'ye getiren Pekmezci, şimdilerde kesinlikle konuşulması ve takdir edilmesi gereken bir isim.  Bugün, Türk topraklarından yetişen bir futbolcu lig tarihinin en yüksek bonservis bedeliyle dünyanın en büyük futbol kulübüne transfer oluyorsa, bunda Pekmezci'nin büyük bir katkısı var. Serhat hocayla yaptığımız röportajı hem dijital hem de fiziksel olarak saklıyordum. Sanırım bir okul projesi olmaktan çıkarıp yayımlananın zamanı geldi. Google Drive'da ufak bir aramanın sonucu olarak sohbetimizi buldum. İşte Buğra ile yaptığımız Serhat Pekmezci röportajı. Altınordu altyapılarında uygulanan sistemin hayata geçme sürecinden bahseder misiniz? Kulüp başkanımız Mehmet Seyit Özkan, öncesinde hem futbol

Yeni medyada gazeteci kimliği

Yeni medya, diğer bir deyişle ‘Alternatif medya’, 2000’li yılların başında gelişen web 2.0 teknolojisiyle beraber ana akım medyanın aksine topluma, içerik ve söylem olarak çok daha farklı imkanlar sunan bir platforma evrildi. Yeni medya, klasik medyanın tek taraflı iletişim sunan modelinin aksine üreticilerin ve tüketicilerin aynı ekosistemin bir parçası olmasını sağladı. Ancak bu yeni düzenin beraberinde getirdiği birçok sorun da kamuoyunu oldukça meşgul ediyor. Günümüzde iletişim teknolojilerindeki hızlı ilerlemeler yeni medya, internet ve sosyal medya gibi pek çok yeni kavramın medya literatürüne girmesini sağladı. Bu yeni oluşumlar sosyolojik, kültürel ve ekonomik alanda da birçok değişim ve dönüşümleri beraberinde getirdi. Yeni medya, teknolojiyi tanımlayan donanım ve yazılımın yanı sıra bireysel ve toplumsal bir boyut da içermekte. Bireysel açıdan ele alındığında yeni medya insanların iş yapma, çalışma, eğlenme ve düşünme yöntemlerini, yaşam biçimlerini, haber üretim ve tüketi

Yeni kaosa hoş geldiniz: Suriyelilere vatandaşlık

Memlekette sorunsuz bir güne uyanmak tozpembe rüyalarda mümkün olabiliyor. İskandinavya halkı bütün yıl boyunca durağanlıktan sıkılmıyor mu diye sormaktan alıkoyamıyorum kendimi. Ama memleket Türkiye. Yani kavga etmemiz gereken yeni bir konu daha. Yeni kaosa hoş geldiniz: Suriyelilere vatandaşlık. Konuyu birçok perspektiften değerlendirmekte fayda var. Zira Suriyelilere vatandaşlık verilmesinin dillendirilmesi bile birçok ilde ve sosyal medyada büyük bir tepkiyle karşılandı. Bu sebeple olaya sosyal, siyasal ve ekonomik açıdan yaklaşmak en iyi çözümleme yolu olacaktır. Sayıları 2 milyona yaklaşan Suriyelinin vatandaşlık alması demografik yapıda ciddi ve kalıcı bir değişiklik yaratacaktır Seçmen yapısında son derece önemli ve belirleyici, siyasi dengeleri ciddi olarak etkileyebilecek, Türkiye'nin sosyal dokusunun ötesinde bir duruma işaret edebilecek, popülist girişimlere açık bir kütlenin ortaya çıkması muhtemel. Sayısı milyonlara dayanan Suriyelinin iş sahibi olacaklarını, evlenece